15 Haz 2011

49 Days

Evet,sonunda bitirdim.49 Days'i hayatımın damgasından biri olduğunu söylemiştim gerçekten de öyle. 2 günde 20 bölümlük diziyi bitirdim.Bugün etkisinde olduğum diziyi tanıtmak istedim.

Dizinin konusu yanlışlıkla ölen bir kadının hayata dönebilmesi için verilen 49 günlük sürede kazaya neden olan kişinin ruhunu kullanarak,yürekten gelen 3 gözyaşı damlasını  toplaması.Bu ona bir şans ve o bu şans için uğraşıyor.Elinden geleni yapıyor.Hayatına dışardan bakmak benim diyememek zor olsada gerçek sevgiyi,hayatı ve gerçekleri öğreniyor.
Belki hayatımızı dışardan izleyebilseydik bu kadar çok hata yapmazdık.Yaşamın kıymetini anlamak çok güç.Ölmeden hiçbir şeyin farkına varmıyoruz.Dizinin bu konudaki mesajı açık bir şekilde izleyicilere sunulmuş.Zaten diziyi izlerken gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz.
Başrollerini ;    Lee Yo Won,
Jo Hyun Jae
Nam Gyu Ri

Bae Soo Bin
Jung Il Woo
Oyuncularıyla,içtenliğiyle ve senaryosuyla insanı içtenlikle saran bu diziyi izlemenizi tavsiye ederim.
Hayatında başlangıç yapmak isteyenler için inanılmaz bir dizi :)

12 Haz 2011

49 DAYS

Bizler sürekli arayış içindeyiz ve bir yerlerde kendimizi bulmak oldukça zor.Kendimi anlatmak istedim.Bu zamana kadar kendimi her yerde aradım ve doğru yerde bulduğuma eminim .Bu zamana kadar kimseye anlatamadım kendimi , büyük bir ihtimalle kelimelere büründüm.Hayatımın her noktasında bir kelimenin aralığında bir satırın düşüncesindeydim .Hala da öyleyim herkes bana uzakken kelimeler benim kalbimden dökülürdü kağıtlara...Uzun uzun yazarken düşüncelerimi ve hayatımın renkliliği geçti önümden .Şu anda yazdıklarımın başlıkla ne alakası olduğunu düşünüyorsunuzdur haklısınızda.Aslında size bir Kore filmini tanıtmak için yazıyorum bu satırları.Benim hayatıma damgasını vuran ikinci bir ilk.İLk defa kendimi satırlardan sonra dizilerde bulmaya başladım.




Şunu söylemeliyim ki ben bu dizide gerçekten kendimi buldum.dahalık iki bölümünü izledim .Dizi 20 bölümden oluşuyor.Ama siz düşünün etkisini iki bölümüyle bile insanı saran bir senaryo,izlemeye layık izleyiciler.Kendini bulmak isteyenlere eğer benim gibi kelimelerse dostunuz bu diziyi kesinlikle izlemelisiniz..

8 Haz 2011

(: DEĞER VERMEK :)

Değer vermek... Bazen bir anda güveniriz, o kadar çok değer veririz  ki hayatın bizi yıprattığını anlayamayız.Evet hayat her ne kadar yaşaması güzel olsada bizlere oynadığı oyunlarla hatıralarda kalır.Bu hayatta kime çok değer verirseniz en büyük kazığı da ondan yersiniz.Hayatınızda en büyük şey hayatınızın anlamı olan dostunuzdan zarar görmektir.Seversiniz,sevilirsiniz,tartışırsınız hergün farklı şeyler hissedersiniz ama bir insana kendinizden çok değer verirseniz en çok kırılan,yıpranan ve üzülen siz olursunuz.
 Tuhaftır ama gerçektir.İnsanlara çok değer verdiğinizde değişirler,sizin değer verdiğiniz insan olmaktan vazgeçerler.Nedenini bir türlü çözemedim ama bu böyledir.Bir insanın yeri ne kadar farklı olursa o insan sizden o kadar uzaklaşır.
Hayatımızda en büyük yanlışı , insanlara kendimizden fazla değer vererek yapıyoruz.Halbuki biz sadece o kişiye güvenmiş onunla bütünleşmişizdir.Hayatın kaosluğunda sırtımızı dayamışızdır.Belkide karşıya bu yük olmuştur.Bilemeyiz ...



       Yalnız ben hayatta şunu çok iyi öğrendim.Kimseye kendinizden fazla değer vermeyin.Hiç vermeyin demiyorum ama önce kendiniz.Tabi bencilce değil...

6 Haz 2011

GİTMEK

Hiç kimse zamansız bir gidiş duymak istemez değil mi?Düşünsenize herşeyi bırakıp gitmek iyi,kötü herşeye sırtını dönüp gitmek.Yaşananları terketmek.Bu ne kadar da kolay gelir bizlere.''GİDERİM''deriz.Yazık hemde çok yazık.Bırakabilir miyiz kaçabilir miyiz yaşananlardan?ASLA.....

  Ama gideriz hemde ağlayarak.Dünyaya lanet ederek.Öyle gariptir ki sırtını dönüp gitmek ya da içinden kopan acılara kulak verememek.O acıyı taşıyıpta gitmek.Yoklukla varlık arasındaki büyük savaş ama hangi tarafta olduğun belli değil.Hani bazen ''SEN'' sen değilsin.''SEN'' bu olamazsın deriz öyle birşey belkide ''BEN'' ben olamam , ben giderim diyemem ama demişsindir ve gitmişsindir.
''SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ'' derler ya.O misal son duraktan geri dönen bütün seferler iptal edilir.Soğuk bir şehirde gittikçe uzaklaşan bir benlikle kaybolursun.O şehir seni yutarken yalnızlığın kimsesizliğin gelir aklına bu seni o kadar yakar ki canın o kadar yanar ki nefesin kesilir.
Son cümlelerin yüreğini çizmesi gibi ya da yüreğinde yangınların çıkmasıyla yanan bir şehir gibi.Düşüncelerin en zifiri olanı parlar o an. En zifiri olanına sarılmaktan başka çaren yoktur.O düşünceyle birliktede kaybolursun. 
   Bazen elimizde olmaz , gitmak zorunda kalırız.İşte o an .Hani talan oldum deriz ya ,mahvoldum,bittim işte öyle.Biz o an biteriz.Bir mum nasıl biterse bizde öyle biteriz.Yakmışlardır bizi yüreğimizden ve erimeye başlarız.Her yere ve herkese sanki ilk kez görüyormuş gibi bakarız.Bildiğimiz tek şey bahçelerinde koştuğumuz,arkadaşlarımızla sohbetlerimiz veya oraya ait ne varsa bir daha olmayacaktır.Herşey,herkes farklılaşacaktır.Hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır.Bunları bilmek ve gitmek.İçimize bir gözyaşı damlatırız ve bakarız herkese imrenerek.Yine bir aradalar,yine beraberler bense yarın yokum.Sessizliğe gömülürüz yavaş yavaş.Bir kalp kırıklığıyla haykırırız içimizden ''NEDEN BEN ? HANİ MASALLAR GÜZEL OLURDU BU BENİM MASALIMI BİTİRMEK DEĞİL Mİ??Evet burdaki masalın bitiyor ve bir yenisi için hazırlığa başlıyorsun.Tıpkı oyuncular gibi nasıl bir oyunları bitince yenisini hazırlayıp oynuyorlarsa gidişlerimizde hep böyle olur.Son kez bakarız.''Ey ağaç kardeş,ey dünyanın en güzel kuşu,dünyanın en iyi insanları,üstünde yürüdüğüm kaldırımlar...''GİDİYORUM UNUTMAYIN BENİ''
  Zaman nasıl da hızlı geçmiştir.Nasıl da gitme vakti çabuk geliyordur.Artık son dakikalarındır.Bir yaprak gibi,hani birden rüzgar çıkarda yaprağı savurur ya.Şimdi de seni zaman savurmaktadır.Kelimeler boğazda düğümlenmeye başlar.Gözler dolar, gözaltlarndaki şişmelere ne demeli ya da bacakların artık vücudu taşımaması .Son kez görmek için son bir çırpınışla etrafı incelemeye çalışmak.Sonrası mı? Sonrası bir karanlık farklı bir yerde farklı insanlarla gözünü açarsın.Zindanlar dolusu yanlızlığına sığınarak.''Çok çalıştım gitmeyede kalmaya da .İkiside aynı acı,ikiside rezil.Daha öncede gitmiştim ama böyle kalarak değil'' sözleriyle birşeylerin hep eksik olduğunu anlatmaya çalışırsın.Kimse duymaz seni,duyanlarda alışırsın der ve gider.

    Her nasıl gidersen git ikiside düşündürür seni.Saatlerce düşünürsün.Nerde yanlış yaptım dersin.Dönüşlerin hep boş olur ve biter....

KIRMIZI DA BÜRÜNÜYOR SİYAHA

Aşk... Kelime anlamı itibariyle "sarmaşık" demektir; yeter ki insanı yakalamasın, sarmasın; kurutur, ömrünü tüketir, yok eder...  Atsan atılmaz, satsan satılmaz; kaçayım desen kaçılmaz...
       Velhasıl gönül laf dinlemez... (zaten o ferman da dinlemiyordu) Bu yüzden Aşık Paşa'nın da dediği gibi suç, sevende değil, sevenin gönlündedir; gönlü vaz geçse, aşık çoktan vaz geçecektir de gönül vaz geçmez... Vay gönül, ey vay gönül...Bir pervane gibi,ateşe rağmen vazgeçmeyen gönül.Her yaklaşımında ah çeken buna rağmen unutmayan gönül.

İlahisiyle Mevlana'yı döndürmüş, sevgisiyle Yunus'u doldurmuştu... Yavuz gibi bir sultanı, kaplanların bile karşısındayken tir tir titrediği Yavuz Sultan Süleyman Han'ı, ahu gözlü birine esir etmişti o!Düşüncelerin,fikirlerin su misali akmasını sağlamıştı.
Fuzulî'nin ahından felekler yanmıştı; rezil rüsva olmuştu Fuzuli, ama bir an bile aşk duygusun bıkmamıştı...O aşkın saflığıyla hançeriyle yaşadı.El çek ilacımdan tabib derken aşk derdiyle hoş olduğunu, tedavi falan da arzu etmemişti. Çünkü çarenin aşk derdi olduğu düşüncesindeydi. Bu yüzden kavuşmak dahi istememişti, aşk bitmesin diye... Çünkü biliyordu o, kavuşunca aşk biterdi! Aşkın kanunu, uzak olmayı gerektirirdi.İskender Pala bir röportajında şöyle der;''Sevgiliden ne kadar ayrı kalırsanız aşkınız o kadar büyür.Ama bugün tanışır,yarın kol kola gezerseniz aşk o kadar olacaktır.'' Çünkü ayrılık arttıkça aşk daha çok alevlenecektir.
Ne demişti bir divan şairi:
       "halimi arz etmeye seni tenhada bulamam;
       seni tenhada bulıcak olsam kendimi asla bulamam"
       Halin arzı yapılamazdı bir türlü.. Aşk hali anlatılamazdı ki zaten; anlatılacak olsa laf olur, söz olur da sevgili incinir diye ortalıklarda da söylenemezdi o.. Yarin zülfünün bir ucu görünse bu, bir ömür yeterdi aşığa... Zaten kimseciklerin olmadığı bir yerde -olmaz ya- olsa da sevgiliye hal, yine anlatılamazdı; çünkü bu kez de aşık, kendini kendinde bulamazdı... Hasılı o, anlatılamazdı...

       Şimdilerde ise aşk, insanların gönüllerinde değil, sokak kenarlarındaki banklarda didişiyor!O arz edilemeyen haller yerde.O aşkın kutsallğı çalkantı şeklinde dilden dile ayaklar altına alınıyor..Kime sorsam net bir cevap da yok.''Seviyorum işte''.Oysa divan şairleri,perişan gönüllerini gösterir,ağyarlarla mücadele eder,kendi gözyaşlarında kaybolurlardı da söylemezlerdi.Ateş kendileri olurdu.Cefalar çekerlerdi.Gönül ayineleri kederliydi ama onlar öyle mutluydu.Yalnız şöyle bir şey;oynayacak başka bir şey kalmamış gibi şimdi de ''aşkı'' aldık ele oyun diye.Bakıyorum ilkokullara ,biraz çocukluğuma gitmak için,yok huzur falan yok.Falancı onu seviyor,filancı bunla çıkıyor.Yaşlara  da 12-13-14.Aslında bu noktada onlara kızmıyorum.Büyüklerini örnek alıyorlar.Eğer büyüklerini sağda,solda görmeselerdi,onlara aşkın değerini anlatabilseydik böyle olmazdı.Eski aşk hikayelerini bile duyduklarında günümüz ağzıyla yorumluyorlar.İki bakış atıp,bir gül yanınada birkaç güzel söz.Tamamdır,kızı tavladın dağlara çıkmana gerek kalmazdı.İşte onların anlayışı yani günümüz anlayışı.Bununla çıkayım 2 gün sonra onunla çıkarım.Bir kalpte milyonlarca kişi var.Önceleri delice bir kişiyi seven o kalp ,sadece canan için yanan-hem de delice yanan-o kalpler yok artık. Buna nasıl ''DUR'' denir bilmiyorum ama herşey gibi ''aşk''kelimesinin değerinide,kutsallığınıda bir kalemle çizip atmayı,kirletmeyi başardık.Hani bir ''AŞK'' kelimesi kalmıştı değerini kaybetmeyen.Şimdi ona ne fiyatlar biçiliyor.

Oysa Leyla ile Mecnun,Yusuf ile Züleyha,Aslı ile Kerem,daha niceleri...Aşkın en güzel tanımlarıydı onlar.Mum ile pervane,gül ile bülbül,yaydan fırlayan bir ok.Nerde şimdi bunlar.

 Bir bakmak yetiyor etrafa.O yanın sarmaş dolaş ,bu yanın binlercesi ile çıkmaya çalışan kişiler...Bunları görüp de üzülmemek elde mi?Kırmızıyı da siyaha yaklaştırdılar ya ne diyeyim ??